Ana içeriğe atla

Annelik Serüveni 2. Hafta


Bebeğiniz büyümek için bütün hormonlarınızı çalıştırmaya başladı, eğer planlı bir gebelikse folik asit ve vitamin takviyesi zaten doktorunuz size vermeye başlamıştır, planlı değilse artık alışmanın vakti geldi hemen kendinize gelin mucizenin nasıl içinizde büyüdüğünü anlamak için ağlamayı bırakın bence. Zaten içinde kıpırdanmaya başladığında dünyanın en güzel şeyini ve iki kalbin attığını hissettiğinizde yaşadığınız şeyin muhteşemliğini göreceksiniz. Sigara kullanıyorsanız lütfen bırakın. Vücudunuz bebeğiniz için uygun halde olmalı orası sizin kucağınızdan önce ilk güvenli yeri. Bakalım oradan çıkmak için sabırsızlanacak mı yoksa sıcacık yuvayı bırakmak zor mu olacak?
Şimdi sizi sigara içiyorsanız biraz korkutmak istiyorum. Pasif içicilikte de aynı şey geçerli. Önce sizin sağlığınız ve sonra bebeğiniz için bırakın şu sigarayı.. Bebeğinizin su kesesinin erken açılmasına, bebeğin eşi plasentanın yanlış yerde yerleşmesine, erken ayrılmasına, dış gebeliğe, gebelikte hipertansiyon sorununa, kanama gibi farklı sorunların yaşanmasına sebep olmadan bebeğinizi ve kendinizi kurtarın.

Bu haftanın sonunda östrojen hormonları harekete geçmeye, bebeğinizin yerleşeceği rahim içindeki endometrium bölgesi hamileliğe uygun bir şekilde kalınlaşmaya başlar. Bu kalınlaşma embiryonun rahim içinde rahatlıkla tutunmasını sağlar. Bu haftada yumurtlama meydana gelir Bu haftanın sonunda gelişen yumurta çatlayarak yumurtalıktan atılır. Bir adet döneminde kadında sadece 1 yumurta üretilir ve çatlar. İkizlerde ve üçüzlerde farklı olarak bir yumurta değil, birden fazla yumurta atılır. Bu yumurtaların hepsi döllenir ise çoğul gebelik olur. Belki bebeğiniz değil bebekleriniz olacaktır. Nasıl bir duygu. Bence müthiş… Bir can değil, belki iki veya üç can taşımak yüreğinde herkese kısmet olmaz…

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaldır ellerini diyorsa hayat arkanı dönsen neye yarar, sırtından vurulmak bence teslim olmaktan daha acı

Bazen sadece teslim olmayı öğrenmek gerekir. Hayata teslim olmayı. Sen bağırsan da duymayan hayata bırakmak lazım kendini. Ne çıkar ki bundan.. Kaldır ellerini diyorsa hayat sana silahı doğrultana arkanı dönsen neye yarar. Sırtından vurulmak bence teslim olmaktan daha acı. Zaten konuşarak ikna edemezken kimseyi hayat mı sana inanacak. Bence bağıra bağıra değil susarak delirtmek lazım ikna edemediklerimizi… Dedim ya bazen teslim etmek lazım ruhu bedenin acısını hissetmeden… “Bırakmıyorlar İyi olamıyorum” diyor Dostoyevski doğru söylüyor bence. Dostlar biriktirebiliyorsun sadece bu hayatta en kıymetli. Bende kendime iyi dostlar edindim, sadece insanlardan değil kitaplardan da. Bazen insanların seni anlaması kitapların anlamasından zor oluyor. Ha tam işte bunu anlatmak istiyorum dediğim satırları seviyorum. Hafızamın sildiği anıları hatırlamaktan hoşlanıyorum. Dönüp dönüp kitaplığıma bakıyorum, ne çok satır biriktirmişim geçmişten kalan… Bazen herşeyi unutup sıkı sıkıya sarılma...

Avakadoyu Denediniz mi?

Avakadoyu denediniz mi hiç? Doğal bir o kadar da içeriği yoğun bir meyvedir. Avakadoyu süper yiyecek olarak adlandırılmasının sebebi içerisinde yaklaşık 20 vitamin ve mineral barındırıyor olmasıdır. Tropik iklime sahip bölgelerde özellikle Akdeniz iklimine sahip don olayı olmayan yörelerde yetiştirilen botanik bir meyve olup içinde tek bir tohumu bulunmaktadır. Akdeniz bölgesinde yetiştirilmeye başlanan avakado sadece yetişkinler için değil bebekler içinde tüketimi yaygın meyveler arsında yeralmaktadır. A,B,C,E ve K vitaminlerinin yanısıra potasyum, bakır, demir, magnezyum ve fosfor gibi sağlığımız için çok faydalı vitamin ve mineraller bolca bulunmaktadır.  Yapılan araştırmalarda Avakadonun kansere engel olduğu sonucuna varılmış, kemoterapinin yan etkilerini azatlığı görülmüştür.

Freud'un Kız Kardeşi

Etkileyici bir şekilde başlıyordu kitap. Adolfina Freud’un rüyası beni çok etkiledi.. Kitaptan alıntıyla başlamak istiyorum. “Çok yalnızım” dedi “ yanımda başkaları olsaydı bile yine yalnız olabilirdim” ama o bile yok. “Bak etrafta hiç kimse yok” “herkes burada” dedim Kafasını iki yana salladı “Hayır hiç kimse yok.” “Herkes burada” dedim “sadece onları araman gerek.” “Arıyorum” dedi ama “hiç kimse yok.”   “Ayrıca burası bomboş bak sadece ışık var ama başka hiç bir şey yok. Işık, yalnız ve etrafı boş olduğunda kaçması imkansız en korkunç hapishane gibidir, Çünkü kaçacak hiçbir yer yok. Her taraf ölü ışı ve içinde kimse yok.” “Herkes burada” dedim. “Ama sen kendine çok fazla baktığından diğerlerini göremiyorsun.” “Hayır dedi” Sigmund “Hiç kimse yok. “Belki de bu ölümdür. Sonsuz bir varoluş, bilinçli bir yalnızlık tamamen yalnız olmak. Ölümden sonra basitçe kaybolup yok olmam daha iyi olurdu. Bazen ölümden sonra öyle olduğuna inanıyordum. En korkunç cehennemin hayali bile...