Ana içeriğe atla

Kaldır ellerini diyorsa hayat arkanı dönsen neye yarar, sırtından vurulmak bence teslim olmaktan daha acı

Bazen sadece teslim olmayı öğrenmek gerekir. Hayata teslim olmayı. Sen bağırsan da duymayan hayata bırakmak lazım kendini. Ne çıkar ki bundan.. Kaldır ellerini diyorsa hayat sana silahı doğrultana arkanı dönsen neye yarar. Sırtından vurulmak bence teslim olmaktan daha acı.
Zaten konuşarak ikna edemezken kimseyi hayat mı sana inanacak. Bence bağıra bağıra değil susarak delirtmek lazım ikna edemediklerimizi…
Dedim ya bazen teslim etmek lazım ruhu bedenin acısını hissetmeden…
“Bırakmıyorlar İyi olamıyorum” diyor Dostoyevski doğru söylüyor bence. Dostlar biriktirebiliyorsun sadece bu hayatta en kıymetli. Bende kendime iyi dostlar edindim, sadece insanlardan değil kitaplardan da. Bazen insanların seni anlaması kitapların anlamasından zor oluyor. Ha tam işte bunu anlatmak istiyorum dediğim satırları seviyorum. Hafızamın sildiği anıları hatırlamaktan hoşlanıyorum. Dönüp dönüp kitaplığıma bakıyorum, ne çok satır biriktirmişim geçmişten kalan…
Bazen herşeyi unutup sıkı sıkıya sarılmak istiyorum ağaçlara. Dimdik ayakta durup hala nefes alan büyük çınarlara. Gökyüzüne dönükse yüzün bembeyaz bulutlara karşı diyorsun ki hayat bu; bazen önünü görmeden arkanı kollaman lazım.. Hayalleri güzel olan, bakışlarını babasından gözlerini annesinden alan minik çınarın gözünden hayatı görmek ve onun her gülüşünde “aman sende neymişsin be hayat.. ben senden mi isteyeceğim huzuru, mutluluğu” diyebiliyorum. Bakmayı bilene gece güzel, görmek istemeyene karanlık..
Dedim ya bazen teslim etmek lazım ruhu, huzur kendiliğinden zaten gelecektir. Huzur bakan gözdedir; bakmayı ve anlamayı bilene tabi..

Yorumlar

  1. Ah yapabilsem keşke. Ne güzel yazmışsınız. Kutlarım.

    YanıtlaSil
  2. teşekkürler inanın yazmaktan daha zor bunu yapmak:)

    YanıtlaSil
  3. Ağaçlara sarılmak... Durmayın :)))

    YanıtlaSil
  4. 'Hayalleri güzel olan, bakışlarını babasından gözlerini annesinden alan minik çınarın gözünden hayatı görmek' dediğiniz satırda takıldım kaldım. Yeğenimin adı Çınar 5 aylık ve kalp hastası ondan önce ne kadar gereksiz şeyleri takmışım kafaya diyorum şimdi onu görmeden 1 gün bile geçiremiyorum yanımdayken bile her dakika kucaklamak istiyorum. Hayat o yüzden sağlık daha önemliymiş demeyi öğretti bana sabretmeyi ilmek ilmek işliyor o küçük Çınar ruhumuza

    YanıtlaSil
  5. inanı çok üzüldüm. Hastalık için çok küçük.. umarım iyileşir. hayatta sağlık olsun diyebilmek en güzeli zaten sağlık olmayınca gerisi hikaye huzur ve mutlulukta olmuyor. Acil şifalar minik çınara inşallah iyileşir koca çınarlar gibi dimdik sağlıklı büyüdüğünü görmeniz nasip olur...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amin 🙏 Tüm çocuklar iyi olsun hasta olmasınlar 🍀

      Sil
  6. günaydın bloğunuzdan sizi izleyemiyorum. hata vermiş o kısım ama Google+ dan takibe aldım:)

    YanıtlaSil
  7. Merhaba. Zaten hayata teslim olmaktan başka bir seçeneğimiz de yok. Ne kadar öyle sansak da olayların gidişatını çok fazla etkileyemiyoruz diye düşünüyorum. Hele ki değiştirilmesi mümkün olmayanlar için tam teslimiyet :)

    YanıtlaSil
  8. kesinlikle o yüzden kendimizi yormak anlamsız :))

    YanıtlaSil
  9. çok iyiydi bu yazın yaaa :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Siz de Karküreyici Ebeveynlerden misiniz???

        Avustralyalı tanınmış çocuk psikoloğu Dr. Michael Carr-Gregg’e göre helikopter ebeveynliğin bir anlamda daha ileri bir versiyonu olan ve çocuklarının önüne çıkan her tür zorluğu ortadan kaldıran “kar küreyici” ebeveyn nesline geçtiğimizi söylemekle kalmayıp, bu konuda bizleri uyarıyor. Dr. Michael Carr-Gregg, X Kuşağı ebeveynlerinin çocuklarının hayatını çok kolaylaştırdığını, böylece çocukların karşılaştıkları problemleri kendileri çözemez ya da önlerine çıkan engelleri kendileri aşamaz hale geldiklerini söylüyor. Geçmişin sert, otoriter ve kuralcı ana-babaları nasıl oldu da yumuşacık oldular bilinmez ama b u kuşağın ebeveynleri çocuklarının önlerine çıkan engelleri ortadan kaldırarak, onların hayatını mümkün olduğunca kolay bir hale getirmeye çalışıyorlar. Bu ne kadar doğru düşünmek gerekli.!!! Ben ve benim gibi çalışan anne babalar yoğun iş yaşamları nedeniyle çocuklarına yeteri kadar zaman ayıramamanın sıkıntısı içinde. Bu sebeple beynimize psiko

Mutlu olan çocuk Başarılı olacak çocuk görüşündeyim.

  Çocuklarımızı ağlatmasak ne güzel olur değil mi?   Oğlumu bugüne kadar ödül / ceza yöntemiyle ya da korkutarak büyütmedim… Uzmanlarda bu konuda çelişiyor. Bazı uzmanlara göre çocuğun hatasını anlaması için ceza verilmeli, bazılarına göre ödül ve ceza sisteminin hiç işe yaramadığı aksine çocukların olumsuz davranışlarını bireye daha çok yerleştireceğini söylüyorlar. Ben çocuk gelişimi uzmanı değilim sadece farklı görüşleri olan uzmanların kitaplarını okuyorum ve kendime göre doğru olan davranış biçimini belirlemeye çalışıyorum. Benim tek bir amacım var Çınar’ın herşeyden önce hatta benden öte bile mutlu olması. Zaten tüm anneler böyle değil midir? Tabi ki bende zaman zaman sinirleniyorum, kızıyorum oğluma, ama nihayetinde kızdığım için özür dileyebiliyorum. Sonuçta ne olursa olsun Çınar da bir birey ve annesinin de kendisi gibi hata yapabileceğini biliyor.

Bazen sorgulamak için düşmek lazım düşlerden hayatın içine; gel- git yaşamak lazım, ama biz her gün sabahtan diğerine git- gel yapabiliyoruz ancak…

Bazen yaşamın anlamını sorguluyoruz ya, bence hiç cevap alamıyoruz. Tabi alamıyoruz diye sorgulamaktan vazgeçelim demiyorum ama ya deliler haklıysa… biz boş bir dünyanın hunisinin içinden geçiyorsak, ya zaman kavramı yoksa boşuna saatlere bakıp akşam olmasını bekliyorsak. Yada dünya yuvarlak değilde huni gibiyse; evrenden aşağı düştüğümüzü hissediyorsak. Aslında deli diye adlandırdığımız insanlara benim saygım sonsuz. Bizim olmadığımız bir boyutta kendi hayallerinde yaşıyorlar. Sadece şartlar onlara uygun değil. Bizim dünyamız onların dünyasından çok daha kirli, dağınık ve çekilmez. Sonuçta hepimiz nefes alıyoruz, dünya yuvarlakmış kareymiş kime ne? Yada biz göremedikten sonra uzaylılar var olsa olmasa kim gerçekliğine inanırki.? Bazen sorgulamak içinde düşmek lazım düşlerden hayatın içine; gel- git yaşamak lazım, ama biz her gün sıradan bir sabahtan diğerine git- gel yapabiliyoruz ancak. İçimize de atamıyoruz artık orası da doldu, e tabi trafik sadece yolda değil, beynim