Ana içeriğe atla

Anne Olunca Bakımlı Olunmaz Diye Bir Kural Yok

 
Anne olunca bakımlı olunmaz diye bir kural yok. Bakımlı, çalışan, evde yemek yapan, hobileri olan, kitap okuyan ve gezmeyi seven anneler çocukları için çok daha verimli olabilirler. Çünkü zaten stresli bir hayatımız var hem de babalardan iki kat fazla. Eğer kendimizi deşarj eden alanlar bulamazsak anneliği sadece bir görev olarak bakarsak çocuğumuzla yeterli ve zevkli vakitler geçirmenin daha zor olacağı kanısındayım…

Çocuklarımız bizimle beraber hayatın içinde yaşarsa, onlarla geçirdiğimiz vakit daha kıymetli olacağını ve bizimdeki devam eden hayattan kopmayacağımızı düşünüyorum.
Gelelim bakımlı olmak kısmına, benim oğlum artık akşam en geç 21:30 da uyuduğu için benim kendime vakit ayırmam daha kolay oluyor, ama başka anneler için bu düzeni oturtana kadar yorgunluk ve uykusuzluk sebebiyle gözaltı morluklarından şikayetçi olabilirler. Gözaltlarınızdaki koyu halkaları saklamak için açık ton kapatıcılar yerine kendi cildinize uygun tonda kapatıcılar kullanabilirsiniz.
Anne olunca eşsiz duygular yaşadığımız fikri kesin ama yanında yorgunluk, uykusuzluk gibi hallerde fondöten tercihini sizi canlı gösteren hafif pembeye yakın tonlardan yana kullanmayı tercih ederseniz, yorgunluktan beyazlamış yüzünüzü biraz daha canlandırabilirsiniz. Buda cildinizi daima sağlıklı ve canlı gösterir. Göz çevresindeki yorgunlukların sebep olduğu koyu halkaları yoketmek için canlı renkli farları tercih etmeli kahverengi tonunda farlardan kesinlikle kaçınmalısınız. Çünkü Kahve tonları sizin uykusuzluğun üzerine birde sizi olduğundan daha yorgun gösterecektir.
 

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Siz de Karküreyici Ebeveynlerden misiniz???

        Avustralyalı tanınmış çocuk psikoloğu Dr. Michael Carr-Gregg’e göre helikopter ebeveynliğin bir anlamda daha ileri bir versiyonu olan ve çocuklarının önüne çıkan her tür zorluğu ortadan kaldıran “kar küreyici” ebeveyn nesline geçtiğimizi söylemekle kalmayıp, bu konuda bizleri uyarıyor. Dr. Michael Carr-Gregg, X Kuşağı ebeveynlerinin çocuklarının hayatını çok kolaylaştırdığını, böylece çocukların karşılaştıkları problemleri kendileri çözemez ya da önlerine çıkan engelleri kendileri aşamaz hale geldiklerini söylüyor. Geçmişin sert, otoriter ve kuralcı ana-babaları nasıl oldu da yumuşacık oldular bilinmez ama b u kuşağın ebeveynleri çocuklarının önlerine çıkan engelleri ortadan kaldırarak, onların hayatını mümkün olduğunca kolay bir hale getirmeye çalışıyorlar. Bu ne kadar doğru düşünmek gerekli.!!! Ben ve benim gibi çalışan anne babalar yoğun iş yaşamları nedeniyle çocuklarına yeteri kadar zaman ayıramamanın sıkıntısı içinde. Bu sebeple beynimize psiko

Mutlu olan çocuk Başarılı olacak çocuk görüşündeyim.

  Çocuklarımızı ağlatmasak ne güzel olur değil mi?   Oğlumu bugüne kadar ödül / ceza yöntemiyle ya da korkutarak büyütmedim… Uzmanlarda bu konuda çelişiyor. Bazı uzmanlara göre çocuğun hatasını anlaması için ceza verilmeli, bazılarına göre ödül ve ceza sisteminin hiç işe yaramadığı aksine çocukların olumsuz davranışlarını bireye daha çok yerleştireceğini söylüyorlar. Ben çocuk gelişimi uzmanı değilim sadece farklı görüşleri olan uzmanların kitaplarını okuyorum ve kendime göre doğru olan davranış biçimini belirlemeye çalışıyorum. Benim tek bir amacım var Çınar’ın herşeyden önce hatta benden öte bile mutlu olması. Zaten tüm anneler böyle değil midir? Tabi ki bende zaman zaman sinirleniyorum, kızıyorum oğluma, ama nihayetinde kızdığım için özür dileyebiliyorum. Sonuçta ne olursa olsun Çınar da bir birey ve annesinin de kendisi gibi hata yapabileceğini biliyor.

Bazen sorgulamak için düşmek lazım düşlerden hayatın içine; gel- git yaşamak lazım, ama biz her gün sabahtan diğerine git- gel yapabiliyoruz ancak…

Bazen yaşamın anlamını sorguluyoruz ya, bence hiç cevap alamıyoruz. Tabi alamıyoruz diye sorgulamaktan vazgeçelim demiyorum ama ya deliler haklıysa… biz boş bir dünyanın hunisinin içinden geçiyorsak, ya zaman kavramı yoksa boşuna saatlere bakıp akşam olmasını bekliyorsak. Yada dünya yuvarlak değilde huni gibiyse; evrenden aşağı düştüğümüzü hissediyorsak. Aslında deli diye adlandırdığımız insanlara benim saygım sonsuz. Bizim olmadığımız bir boyutta kendi hayallerinde yaşıyorlar. Sadece şartlar onlara uygun değil. Bizim dünyamız onların dünyasından çok daha kirli, dağınık ve çekilmez. Sonuçta hepimiz nefes alıyoruz, dünya yuvarlakmış kareymiş kime ne? Yada biz göremedikten sonra uzaylılar var olsa olmasa kim gerçekliğine inanırki.? Bazen sorgulamak içinde düşmek lazım düşlerden hayatın içine; gel- git yaşamak lazım, ama biz her gün sıradan bir sabahtan diğerine git- gel yapabiliyoruz ancak. İçimize de atamıyoruz artık orası da doldu, e tabi trafik sadece yolda değil, beynim