Ana içeriğe atla

Ev Kazalarına Dikkat



Yapılan resmi araştırmalar, 1-4 yaş arası çocuk ölümlerinin nedenleri arasında, ev kazalarının 4. sırada yer aldığını gösteriyor. Balkon, pencere, mutfak, banyo ve merdivenler en yoğun tehdit alanları arasındadır. Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre ise bebek ve çocuklar için yapılan 112 acil yardım çağrılarının % 75'i ev kazaları ve boğulmalarda alakalıdır. Son 5 yılda 140.000 çocuk, ev kazası sonucu hastaneye başvurmuş ve bunların 2.500'den fazlası hayatını kaybetmiştir. Acil Çocuk Polikliniklerine başvuru her zaman ilk üç neden içinde ev kazaları olduğu görülmektedir.

Çocuğunuzun özellikle balkon, pencere, teras gibi yüksek zeminlerde yanlız bırakmayın. Ulaşılabilir yerlerde ilaç, kesici alet, temizlik malzemesi, yutulabilecek kadar ufak cisimler, yırtıcı-delici aletler bulundurmayın. Ütü, prizde takılı elektronik cihaz, çalışan fırınla beraber aynı odada çocuğunuzu yalnız bırakmayın.
 

Özellikle yürümeye başladığı zamandan itibaren pencerelere tırmanmasını engelleyin onların he rtürlü yolu deneyeceği aşikar. Perde veya kalorifere tutunarak tırmanabileceğini unutmayın, asla açık pencere ve balkon kapısı olan yerde yalnız bırakmayın.



.

Yorumlar

  1. Anne olmayı önceliğiniz olarak algıladım. Ben de çok küçük anne olmuştum ve onlarla çok ilgilendim. İlk çocuğum on üç günlükken öldü doğum yaptırma hatasından. Ama şimdi bir kızım var. Beraber yaşıyoruz. Evlat her yaşta küçüktür annesinin gözünde.Sevgilerimle kızım. Tekrar görüşmek üzere.

    YanıtlaSil
  2. Allah bağışlasın kızınızı.. İlk çocuğunuz içinde çok üzüldüm. Anne olarak çok zor şeyler yaşamışsınızdır eminim Allah size ve kızınıza sağlık versin.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Siz de Karküreyici Ebeveynlerden misiniz???

        Avustralyalı tanınmış çocuk psikoloğu Dr. Michael Carr-Gregg’e göre helikopter ebeveynliğin bir anlamda daha ileri bir versiyonu olan ve çocuklarının önüne çıkan her tür zorluğu ortadan kaldıran “kar küreyici” ebeveyn nesline geçtiğimizi söylemekle kalmayıp, bu konuda bizleri uyarıyor. Dr. Michael Carr-Gregg, X Kuşağı ebeveynlerinin çocuklarının hayatını çok kolaylaştırdığını, böylece çocukların karşılaştıkları problemleri kendileri çözemez ya da önlerine çıkan engelleri kendileri aşamaz hale geldiklerini söylüyor. Geçmişin sert, otoriter ve kuralcı ana-babaları nasıl oldu da yumuşacık oldular bilinmez ama b u kuşağın ebeveynleri çocuklarının önlerine çıkan engelleri ortadan kaldırarak, onların hayatını mümkün olduğunca kolay bir hale getirmeye çalışıyorlar. Bu ne kadar doğru düşünmek gerekli.!!! Ben ve benim gibi çalışan anne babalar yoğun iş yaşamları nedeniyle çocuklarına yeteri kadar zaman ayıramamanın sıkıntısı içinde. Bu sebeple beynimize psiko

Mutlu olan çocuk Başarılı olacak çocuk görüşündeyim.

  Çocuklarımızı ağlatmasak ne güzel olur değil mi?   Oğlumu bugüne kadar ödül / ceza yöntemiyle ya da korkutarak büyütmedim… Uzmanlarda bu konuda çelişiyor. Bazı uzmanlara göre çocuğun hatasını anlaması için ceza verilmeli, bazılarına göre ödül ve ceza sisteminin hiç işe yaramadığı aksine çocukların olumsuz davranışlarını bireye daha çok yerleştireceğini söylüyorlar. Ben çocuk gelişimi uzmanı değilim sadece farklı görüşleri olan uzmanların kitaplarını okuyorum ve kendime göre doğru olan davranış biçimini belirlemeye çalışıyorum. Benim tek bir amacım var Çınar’ın herşeyden önce hatta benden öte bile mutlu olması. Zaten tüm anneler böyle değil midir? Tabi ki bende zaman zaman sinirleniyorum, kızıyorum oğluma, ama nihayetinde kızdığım için özür dileyebiliyorum. Sonuçta ne olursa olsun Çınar da bir birey ve annesinin de kendisi gibi hata yapabileceğini biliyor.

Bazen sorgulamak için düşmek lazım düşlerden hayatın içine; gel- git yaşamak lazım, ama biz her gün sabahtan diğerine git- gel yapabiliyoruz ancak…

Bazen yaşamın anlamını sorguluyoruz ya, bence hiç cevap alamıyoruz. Tabi alamıyoruz diye sorgulamaktan vazgeçelim demiyorum ama ya deliler haklıysa… biz boş bir dünyanın hunisinin içinden geçiyorsak, ya zaman kavramı yoksa boşuna saatlere bakıp akşam olmasını bekliyorsak. Yada dünya yuvarlak değilde huni gibiyse; evrenden aşağı düştüğümüzü hissediyorsak. Aslında deli diye adlandırdığımız insanlara benim saygım sonsuz. Bizim olmadığımız bir boyutta kendi hayallerinde yaşıyorlar. Sadece şartlar onlara uygun değil. Bizim dünyamız onların dünyasından çok daha kirli, dağınık ve çekilmez. Sonuçta hepimiz nefes alıyoruz, dünya yuvarlakmış kareymiş kime ne? Yada biz göremedikten sonra uzaylılar var olsa olmasa kim gerçekliğine inanırki.? Bazen sorgulamak içinde düşmek lazım düşlerden hayatın içine; gel- git yaşamak lazım, ama biz her gün sıradan bir sabahtan diğerine git- gel yapabiliyoruz ancak. İçimize de atamıyoruz artık orası da doldu, e tabi trafik sadece yolda değil, beynim