Ana içeriğe atla

İstanbul’u İzliyorum Korku Dolu Gözlerle...



Çayımı yudumlarken, kendi yalnızlığımın demini içerken yakaladım. Demli sevmem ben hayatı.. kararında severim sade ve açık, yanında şeker olmadan tadına vararak içerim. Yudumlarıma kaşık bile deysin istemem, çayıma bırakın beni aynı hayatın içine damlar gibi…

Bazen yalnız hissedersin kendini çevren kalabalık olsada, dünya seni sevdiğini hissettirse de. Ben işte o zamanlarda bir dalga gibi vururum denizin kenarına. Taş atmak kolaydır, içime tınısı yayılır. Özgürleştiğimi hissederim. Böyle zamanlarda çocukluğuma dönerim, ister miyim bilmem ama yarım kalan çayımı tamamlamak adına…

İstanbul’u izlerim çay tadında, nedense soğuk içerim bugün sıcak içmek gelmez içimden.. İstemem böyle olmasını, ama rengin solmuş bugün be İstanbul.. Griye dönmüş, sen kış güneşinle beni ısıtsan da çayımı soğuttun, içimdeki insanlığı da beraberinde korkuttun.

Patlayan bombalar; kimlerin içinde patladı bir bilsen İstanbul.. Anaların, eşlerin, kardeşlerin, dostların içinde patladın.. Dur durak bilmeyen duraklarında durdurdun ruhumu.. Oysa biz diyoruz ki; her güneşe uyandığımız sabahta “gülerek başlayın” gülecek hal bırakmadın ki bizde. Yüreğimizi susturdular, gönlümüze bastılar ateşi…

“Ben olsaydım ne hissederdim” diye düşünürüm her zaman ama inan İstanbul bu sefer koyamadım kendimi üzüntünün yerine, korkar oldum yüreğimden sustuklarımı duyacağım diye.
Yürümek istiyorum yüreğimin dibine, dar karanlık sokaklarında mutluluk şarkısı çalsın istiyorum ama sen bana gece yarısı saatinde bombalarcasına geliyorsun İstanbul..
Hep en güzel şiirlerin atfedildiği, bazen yalnızlığın adı bazen de huzurun adı oldun.. ama artık korkunun da adısın bundan sonra. Mavi gözlü, titreyen ağlayan bakışlarınla çayın tadıydın sen . Bugün senden korkar oldum, kendim için değil; daha yolun başında olan Çınar ve diğer çocuklar için. Benim çocukluğumu yaşadığım, koştuğum, oynadığım sokaklarda oynayamayan oğlum için bir korku daha bırakıyorsun bana, bu hiç adil değil!!!!

Bugün mutluluk (-), korku ve kaygı (+)… bunun hesabını kim verecek peki?

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

  1. İnşallah her şey iyiye gider

    YanıtlaSil
  2. Gazeteler iyi bir şey yazmıyor. Hep karanlık.

    YanıtlaSil
  3. Bakmıyorum bile gazetelere televizyona bakmıyorum bile Ağız alışkanlığı iyi diyelim iyi olsun diyorum bende ....Paylaşım için teşekkür ederim....

    YanıtlaSil
  4. evet umarım herşeyin iyiye gittiği bir yıl olur 2017

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Annelik Serüveni

Hamilesiniz.. Ne güzel bir duygu, şimdiden duygularınız yeşermeye başladı mercimek tanenize. Bu serüven o kadar güzel ve zevkli geçiyor ki.. Bu serüvene gelişiniz belki benimki kadar zor olmamıştır, belki benimkinden zor olmuştur. Sizlere hem bilimsel verilerden yararlanarak hafta hafta hamilelik serüvenini anlatırken kendi hamileliğim süresinde geçen anılarımı paylaşarak size yardımcı olamaya çalışacağım. İnternette hafta hafta gebelik anlatan çok sayfa var belki ben sadece duygularımı katarak ve tecrübelerimi paylaşarak hem kendi anılarımı canlandırmak hem de oğluma bir anı bırakmak istiyorum. Bilimsel verileri internette güvenilir kaynakları birleştirerek yazdım içine biraz kendi duygularımı katarak anlatmaya çalıştım. Hadi Buyrun Başlayalım. Hepsini aynı anda okumaya başlamayın Çünkü o haftanın hislerini önceden yaşamanız mümkün olmayacağı için tekrar okuma ihtiyacı duyacaksınız. 

Annelik Serüveni 18. Hafta

Annelik dürtüleri öylesine güçlüdür ki, günde iki paket sigara içen kadının anne olacağını öğrendiği anda birden sigarayı bıraktığını sıklıkla gözlemlemişsinizdir. Bilindiği gibi en sık sigara bırakma sebeplerinin başında geçirilmiş kalp krizi gelmektedir. Yani insanlar ölüm korkusundan sigarayı bırakmaktadırlar. İkinci sırada da hamilelik gelmektedir. Annenin Bebeğine zarar verme endişesi, neredeyse ölüm korkusuyla eş bir motivasyon yaratmaktadır. Sizin sigarayı bıraktığınızdan emin olarak bu hafta bebeğinizin neler yaptığını anlatalım.

Freud'un Kız Kardeşi

Etkileyici bir şekilde başlıyordu kitap. Adolfina Freud’un rüyası beni çok etkiledi.. Kitaptan alıntıyla başlamak istiyorum. “Çok yalnızım” dedi “ yanımda başkaları olsaydı bile yine yalnız olabilirdim” ama o bile yok. “Bak etrafta hiç kimse yok” “herkes burada” dedim Kafasını iki yana salladı “Hayır hiç kimse yok.” “Herkes burada” dedim “sadece onları araman gerek.” “Arıyorum” dedi ama “hiç kimse yok.”   “Ayrıca burası bomboş bak sadece ışık var ama başka hiç bir şey yok. Işık, yalnız ve etrafı boş olduğunda kaçması imkansız en korkunç hapishane gibidir, Çünkü kaçacak hiçbir yer yok. Her taraf ölü ışı ve içinde kimse yok.” “Herkes burada” dedim. “Ama sen kendine çok fazla baktığından diğerlerini göremiyorsun.” “Hayır dedi” Sigmund “Hiç kimse yok. “Belki de bu ölümdür. Sonsuz bir varoluş, bilinçli bir yalnızlık tamamen yalnız olmak. Ölümden sonra basitçe kaybolup yok olmam daha iyi olurdu. Bazen ölümden sonra öyle olduğuna inanıyordum. En korkunç cehennemin hayali bile...