Sevgili
anneler karnınız büyüse bile günlük yaşamınızda hamilelik sizi pek
etkilemeyecek haftalardasınız. Bol bol keyfini çıkarın, uyuyun, gezin kendinizi
yormadan spor yapın. Benim hamileliğim kış aylarında geçtiği için soğukta
çok gezmem mümkün olmadı ama Çınar doğduktan sonra sürekli gezdim diyebilirim. Bebeğiniz bu hafta ve sonraki haftalarda birden bire içerde birşey avuç içindeki
kelebek gibi kıpırdamaya başlar. 16. Haftadan sonra bunu hissederseniz ve hoşgeldin
dersiniz annelik duygusuna. Bu duygu bebeğiniz içerde büyürken sizin de
annelik içgüdüleriniz yüklenmeye başlayarak o ilk kıpırtıda sevginiz başlar…..
Artık bütün bu zahmetler somut birşey içindir. Sadece ekranda bir görüntü,
ultrason hoparlöründeki bir ses değildir. Bizzat içinizde birileri
hareket ediyordur. Günler geçtikçe bebeğiniz güçlenecek belki de size yanıt
verecek. Çınar karnımdayken babasına tekme atmaya bayılıyordu. “Hopp baba, annemden uzak dur ondan bundan sonra o benim
annem” der gibiydi. 6 yaşında olmasına rağmen hala aramızdaki ilişki çok
farklı. Benim annelik duygularım bol öpmeli, sarılmalı olduğu için midir? Yada
oğulların annelere düşkünlüğünden midir bilemiyorum ama çok güzel olduğu
kesin….
Anne
karnında iki katlı bir zarla çevrilmiş amnios kesesi içindeki sıvıda yaşar bebeğiniz.
Yerçekimi kuvveti, suyun kaldırma kuvvetiyle dengelenir. Doğduğunda bebeğiniz
dış dünyada kolunu kaldıramaz, başını oynatamaz kadar güçsüzken anne karnında
yaptığı uçan tekmeler çok şaşırtıcıdır. Bir denizaltı gibi boydan boya karın
içinde bebek kayar ve karın cildinden de görülebilecek dalgalanmalara sebep
olur. Bazen tekme ve çarpmalar bacaklara giden sinirlere denk geldiğinde
ciddi ağrılar duymanıza sebep olsa da yine de müthiş birşeydir. Bebeğiniz hareket etikçe siz keyiflenir, hareketi
azalırsa da siz endişelenirsiniz. Bir süre sonra sizin için
bebeğiniz öylesine motivedir ki, çirkinleşeceğinizi bilseniz de
umursamayacaksınız.
Bebeğiniz artık iri bir domates büyüklüğünde iskeleti, yumuşak kıkırdaktan kemiğe doğru dönüşmeye başlıyor ve yaşam bağı olan göbek kordonu da gittikçe güçlenip kalınlaşıyor. bebeğinizin boyu da başından poposuna kadar 16-17 cm. uzunluğunda. (Not: Her bebek rahimde bile farklı bir gelişim gösterebilir.) Saçları, kaşları ve kirpikleri uzuyor. Ağzını açıp kapatabiliyor. Kapalı olan gözlerini kıpırdatabiliyor. Bebeğiniz de sizinle birlikte kilo alıyor ama henüz vücudunda yeterli yağ yok çünkü yağı depolayan doku yeni oluşmaya başladı. Bebeğinizin içindeki tüm majör sistemler oluşmak üzere. 17. haftada, kalbi dakikada 140-150 defa atabiliyor. Solunum sistemi de gelişiyor; göğsü solunum hareketleri yapıyor.
Bebeğiniz artık iri bir domates büyüklüğünde iskeleti, yumuşak kıkırdaktan kemiğe doğru dönüşmeye başlıyor ve yaşam bağı olan göbek kordonu da gittikçe güçlenip kalınlaşıyor. bebeğinizin boyu da başından poposuna kadar 16-17 cm. uzunluğunda. (Not: Her bebek rahimde bile farklı bir gelişim gösterebilir.) Saçları, kaşları ve kirpikleri uzuyor. Ağzını açıp kapatabiliyor. Kapalı olan gözlerini kıpırdatabiliyor. Bebeğiniz de sizinle birlikte kilo alıyor ama henüz vücudunda yeterli yağ yok çünkü yağı depolayan doku yeni oluşmaya başladı. Bebeğinizin içindeki tüm majör sistemler oluşmak üzere. 17. haftada, kalbi dakikada 140-150 defa atabiliyor. Solunum sistemi de gelişiyor; göğsü solunum hareketleri yapıyor.
Düşme
riskinize karşı dikkatli olun Biraz denge problemi yaşamaya başladınız mı?
Göbeğiniz büyüdükçe yerçekimi merkeziniz de değişmeye başladı o yüzden bazı
zamanlarda ayakta dururken dengesizlik yaşamanız çok normal. Düşme riskinizin
olduğu pozisyonlardan kaçınmanızda fayda var. Alçak topuklu ayakkabılar
giymeniz herhangi bir durumda tepe taklak olma riskinizi azaltır ve karnınıza
gelecek bir darbeden de sizi korur. Arabada emniyet kemerini kesinlikle
takmanız gerekir. Kemeri göbeğinizin altından geçirin ve omuz kayışını da
göğüslerinizi rahatsız etmeyecek bir biçimde yerleştirin.
Gözlerinizin
kurumaya başladığını da hissedebilirsiniz. Bunun için göz damlası
kullanabilirsiniz. Eğer kontak lens kullanıyorsanız da kısa zamanlı süreçlerde
takmayı deneyin. Bu yine de sizi rahatsız ediyorsa da doğuma kadar gözlüğe
dönüş yapabilirsiniz. Görülen rüyalar fazlalaşabilir Birçok kadın hamileliği
boyunca rüyalarının bir hayli fazlalaştığını ve canlandığını söylüyor. Ne
ilginçtir ki, hamileliğin ikinci ve üçüncü dönemleri boyunca, rüyaların
oluştuğu uykunun REM (Rapid Eye Movement) döneminde, hamileler daha az uyuyor.
Peki, bu sık ve etkili rüyalar nerden çıkıyor? Büyük bir ihtimalle, rüya görülen
uykunun REM döneminde, sık sık tuvaletiniz geldiği için, mideniz yandığı için,
sırt ağrısı ve bacak ağrısı çektiğiniz için ya da pozisyonunuzda rahat
edemediğiniz için uyanıyorsunuz. REM döneminde uyanmanızda sizin rüyalarınızı
daha kolay hatırlamanızı sağlıyor. Diğer bir ihtimal de hamilelik döneminde
kadınlar çok fazla duygu yoğunluğu yaşıyor. Mutluluktan endişeye kadar her
duyguyu tepede yaşayan kadınlar, kesin bir şey söylemek mümkün değil ama belki
de bu yüzden net ve sık rüya görebiliyorlar.
Hamilelikte özellikle son trimesterde sıklıkla
canlı ve bazen de korkutucu rüyalar görülür. Bu aslında tamamen normal bir
durumdur. Bu tarz rüyalar çoğunlukla hamile annenin bilinçaltı bazı
korkularını, endişelerini ve bazen de anneliğe ve gebeliğe dair çözemediği
kaygılarıyla yüzleşmenin dolaylı bir yoludur.
Bu dönemde özellikle bebeğin güvenliğine ve
bakımına dair endişeler içeren rüyalar görülür. Bu rüyalar daha çok ilk gebelik
deneyiminde annenin tecrübesizliği nedeniyle bebeğin sorumluluğuna dair
taşıdığı kaygılardan kaynaklıdır. Anne çoğunlukla bebekle ilgilenemediğini, onu
bir yerde unuttuğunu, kaybettiğini, bebeğin başka birine verildiğine ve bunlara
benzer rüyalar görürler. Bu rüyalar daha çok olumsuz çevresel şartlar, boşanma
riski, başlangıçta istenmeyen ya da tereddütlü gebeliklerde daha sık ve
şiddetli görülürler. Bu durumlarda sıkça görülen rüyalar anne adayının
bilinçaltı çatışmalarını çözme çabalarının ürünüdürler.
Bu rüyalar birinci, ikinci ve üçüncü trimestr
süreçlerinin yoğunluğuna göre de farklılık gösterebilirler. Örneğin birinci
trimestr de yoğunlukla görülen bulantı ve kusmalar, kişiyi bebeğin ya da
kendisinin kaybına da dair mesajlar içeren, kaybolma konusunu tekrar eden
rüyalar görmeye itebilir.
Bu rüyalar ne anlama gelebilir?
Panik şeklinde görülebilen bu rüyalara diğer
örnekler, emzirme gibi kolay bir işlevi yerine getirememe, sütün
olmaması, sütün bebeğe yetmemesidir. Bu konular çoğunlukla annenin yetersizlik
endişesiyle bağlantılıdır. Annelik kavramına pratikte ve düşünce de hazır
olmayan anneler sıklıkla bu tip senaryolar içeren rüyaları görürler.
Kaçmak ya da kaçmak istemeye rağmen kaçamamak,
yüksek bir yerden düşmek, bir odaya hapsolmak gibi rüyalar ise çoğunlukla anne
adayının bebeğin doğumu sonrası azalan özgürlük endişesi, evlilikte ortaya
çıkabilecek sorunların endişesi ve beden algısına dair olumsuz değişikliklerin
sonucudur.
Yine bu
dönemde artan bazı hormonlar nedeniyle kadınlar dış görünüşlerinde olduğu kadar
ciltlerinde ve saçlarında da bazı değişimler yaşıyor. Anne adaylarının
hamilelik döneminde çok şikayet ettikleri konuların başında cilt lekeleri,
çatlaklar ve saçlarıyla ilgili sorunlar geliyor.
Hamilelikte
oluşan çatlaklar, lekeler, saç sorunlarıyla ilgili olarak birçok önemli nokta
var. Bunların erken dönemde bilinmesi önemli olacaktır. Anne adayları olarak
hekime sorup danışmadan herhangi bir ilaç almamalısınız. Daha önce yaşayıp da
hamilelikte tekrar eden bir soruna karşı; nasılsa yeniden doktora gitmeye gerek
yok deyip reçetelenmiş bir ilacı kullanmak bebek için sakıncalar yaratabilir.
Örneğin
gebelikten önce bir egzama sorunu yaşayıp da doktora gittiyseniz, doktorunuz da
size çok iyi gelen bir ilaç verdiyse, bunu hamilelikte kullanmayın. Çünkü
egzama ilacı da olsa, bu ilaçların cilde uygulanması halinde bebeğin zarar görmesi
söz konusudur. O yüzden üşenmeyin, ne gerek var demeyin, mutlaka doktorunuza
gidin, aklınıza takılan tüm soruları sorun. Hamilelik dönemi komşu önerisiyle
ilaç kullanılabilecek bir dönem değil, bu nedenle çok dikkatli olmalısınız.
Cilt
Lekeleri Hamilelikte Tedavi Edilmiyor
Cilt
lekeleri hemen hemen tüm hamilelerin yakındığı ortak noktalardan biridir. Bu
lekelerin oluşmasında, yoğunluğunda ise, kişinin genetik yapısı, beslenmesi, ne
kadar sıklıkta güneşlendiği bile etkilidir. Daha önce uzun dönem doğum kontrol
hapı alındıysa, güneşte çok kalındıysa, hamilelik döneminde yoğun lekelenmeler
oluşabilir.
Hamileliğin
ilk aylarında bile olsa güneşin zararlı ışınlarından korunmak gerektiği gibi,
yeteri kadar da faydalanmak gerekiyor. Bu da günde 20 dakika ile 30 dakikayı
geçmemelidir. Vücudun D vitaminini sentezleyebilmesi için güneş ışınlarına
ihtiyacı vardır, ancak aşırıya kaçılmamalıdır.
Bebeğin
rahme yerleşmesiyle birlikte salgılanan hormonlar cilt yapısını
değiştirdiğinden, koltuk altı, kasık ve karın orta bölgesinde renk
değişiklikleri şeklinde bazı gelişmeler olabiliyor. Gebelik lekeleri adı
verilen (melazma) daha çok alın bölgesi, dudak üstü ve yanaklarda ortaya çıkar.
Bunun nedeni de cilde rengini veren renk hücrelerinin daha fazla çalışmasıdır.
Bu lekeler sıklıkla buğday tenli kişilerde görülse de, açık tenli kişilerde de
ortaya çıkabilir.
Gebelik
esnasında salgılanan büyüme hormonu, östrojen ve progesteron, bu lekelerin
ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Gebe kadınların çok fazla güneşlenmesi de bu
lekelenmelerin iyice artmasına yol açar. Güneş koruyucu kullanılması da bu
lekeleri ortadan kaldırmaz. Üstelik öyle her güneş koruyucuyu kullanmanız da
zararlı olabilir. Bu nedenle doktorunuza danışmadan güneş koruyucu kullanmayın.
Sormadan kullandığınız kremlerin içindeki bazı kimyasal maddeler bebeğiniz için
çok zararlı olabilir.
Lekelenmelerin
yoğun olduğu bu dönemde uzmanlar leke tedavisi yapılmasını
önermiyorlar. Bu lekelerin çoğu hamilelik bittikten sonra kendiliğinden yavaş
yavaş kayboluyor. Eğer kaybolmayıp aynı şekilde leke oluşumu sürüyorsa bu
alanda uzman bir hekime başvurarak, tedavi almak gerekebiliyor.
Tüm
bunların dışında gebelik döneminde yüz, el, kol bölgesinde kılcal damarlarda
çatlamalar olabilir. Kılcal damarlar ilerleyen dönemlerde bacak bölgesinde
artış gösterebiliyor. Ellerde kırmızılıklar, mantara yatkınlık, terlemede
artış, vücutta su tutulumunun artması gibi durumlar da olabilecekler arasında.
Kılcal
damarlarla ilgili sorunlar daha çok; gerektiğinden fazla kilo alan hamilelerde
görülüyor. Aynı zamanda hamileliğin ilk aylarında akneler de sık görülüyor,
ancak dördüncü aydan sonra bu aknelerde azalma oluyor.
Hamilelerde
beslenmenin ne kadar önemli olduğunu beslenme uzmanları ısrarla vurguluyor. Bu
dönemde şeker yükü fazla gıdalarla beslenmek, alınması gereken kalori
miktarının çok üzerine çıkmak, hareket etmemek, uykusuzluk, stres de kilo
artışını tetikliyor. Bunlar da sivilcelenmeyi artırıyor. Hamilelik süresince
nasıl bir beslenme programı uygulanacağına ilişkin olarak bir doktorunuzun sizi
yönlendirmesini isteyebilirsiniz.
Kimyasal
içerikli bir ilaç kullanmak yerine, duş aldıktan sonra bir miktar talk pudrası
sürmek rahatlatıcı olabilir. Gebelik döneminden önce o çok severek
kullandığınız banyo sonrası losyonları kullanırken de dikkatli olmanızda fayda
var. Bunların içeriklerine de bakarak, doktorunuzdan bilgi almalısınız.
Cilt
bakımında doktorunuzun önerdiği doğal ürünleri tercih edebilirsiniz. Bunlar
arasında badem yağı, ayçiçek yağı, zeytinyağı sayılabilir. Yine kış döneminde
topuklarınızda oluşabilecek çatlaklara karşı vazelin kullanabilirsiniz. Ancak
lekelerle, yeni oluşumlarla çirkinleştim diye düşünerek profesyonel cilt bakımı
yaptırmaktan kaçınmalısınız. Çünkü bu bakımlar sırasında kullanılan ürünlerden
de zarar görebilirsiniz.
Gebelik
döneminde makyaj ürünlerinden, özellikle de tüm yüzü kapatan, yoğun kimyasal
içerikli, pudra, fondöten gibi ürünlerden uzak durmalısınız. Bu ürünlerin
içerikleri de bebeğinize zarar verebilir.
Meme
çatlaklarından yakınıyorsanız yine tatlı badem yağından, E vitaminli, kimyasal
içeriği bulunmayan, doktorunuzun önerdiği doğal ürünlerden yararlanabilirsiniz.
Saç bakımınızda doğal ürünler
tercih edin
Saç
sorunları benimde dahi tüm anne adaylarının en çok yakındıkları konular
arasında yer alıyor. Bu dönemde vücutta kan akımı arttığından, saç köklerinden
girecek kimyasal maddeler bebeğe zarar verebilir. Kimyasal içerikli saç bakım
ürünlerini kullanmak yerine bademyağı, susam yağı, ceviz yağı gibi doğal
yağlarla bakım yapılabilir. Her 15 günde bir bu ürünler saç köklerine
uygulanıp, bir süre bekletildikten sonra yıkanabilir. Böylece saç kökleri
beslenir, saçlar parlak ve canlı olur. Ancak tüm bunlara rağmen saçlarda
cansızlık, matlaşma, dökülme devam ediyorsa konunun uzmanına gidip yardım
almakta fayda vardır.
D
Vitamini takviyesi zamanı
D vitamini sağlıklı hamilelik diyeti için
önemli bir maddedir. Kalsiyum ve fosfat değerlerinizi dengeler ve bebeğinizin
kemik gelişimini destekler. Eksiklik durumunda bebeğinizin kemikleri yeterince
güçlenemeyebilir. Hatta bazı durumlarda ciddi sorunlara da neden olabilir. D
vitamini, bebeğinizin D vitamini rezervleri için de önemlidir çünkü ilk
aylarında vücudu buna çok ihtiyaç duyar. D vitamini en verimli şekilde, cildin
güneş ışınlarına maruz kalmasıyla alınır. Ama bunu yapamıyorsanız D vitamini
tüketiminizi belirli besinlerle destekleyebilirsiniz.
D vitamin içeren besinler Yağlı balık; uskumru,
hamsi, somon vs. (Fakat balık tüketiminizi içerdiği toksinler yüzünden haftada porsiyon
ile sınırlandırmaya dikkat edin.) Yumurta (Özellikle yumurta sarısı)
Yorumlar
Yorum Gönder