İkinci 3
ayılık döneme hoşgeldiniz. Nasıl biraz daha iyi hissediyorsunuz, içinizde minik
kelebekler uçuyor değil mi? Güne enerjik başlamak için en sevdiğiniz şarkıyı tam
5 kere dinleyin. Ben hala öyle yapıyorum. Bu hafta bebeğiniz orta boy bir mandalina büyüklüğüne ulaştı ve küçük parmak uçlarında parmak izleri oluşmaya,
hala incecik olan teninden gelişen organları ve damarları görünmeye ve vücudu
kafasının ölçüsüne ulaşmaya başladı bile.
Şu an bebeğiniz
yaklaşık olarak 25 gr
ağırlığında ve 8 cm boyunda bu da
neredeyse orta boy bir mandalina kadar.
Uyanıkken çok aktif;
esniyor, tekmeliyor, dönüyor, küçük parmaklarını oynatıyor. Cildinde ince yumuşak tüyler belirmeye başladı. Karaciğeri
çalışmaya başladı ve pankreası insülin üretmeye başlayacak.
Bebeğiniz nasılsa
sağlıklı bir şekilde büyümeye devam ediyor. Birazda sizden bahsedelim, Siz
nasıl hissediyorsunuz önemli olan bu. Kaygılı mı? Neşeli mi? Yorgun mu? Yoksa
hepsi birden mi? Çoğu bilim insanına göre, önemli olan yeni annelerin neden bu
kadar çok kaygı ve depresyon yaşadığını anlamaktır. Her altı kadından biri,
doğum sonrası depresyondan muzdariptir ve daha da fazlası sürekli ellerini
yıkamak yada bebeğin nefesini kontrol etmek gibi takıntılı davranışlar
geliştirir. Bu davranışların elbette sepepleri var.
“Yeni anneler
bebek geldikten sonraki ilk birkaç ay boyunca neredeyse obsesif kompulsif
davranışlar gösterir” diyor beyin araştırmacısı Pilyoung Kim. “Anneler aslında
kontrol edilemez şeyleri düşündüklerini çok yüksek düzeyde rapor ediyor.
Sürekli bebek hakkında düşünüyorlar. Sağlıklı mı? Hasta mı? Tok mu? Üşüyor mu?
Yeni annelerde, beyin bölgelerinin çoğunda değişiklikler olur. Duygu
düzenlenmesinde rol alan beyin bölgelerinde ve aynı zamanda anne motivasyonu
dediğimiz empati ile ilgili bölgede büyüme olur. Hayvanlarda ve insanlarda,
doğum sonrası dönemde, kendi çocuğuyla ilgilenmek için anormal bir istek
gelişir.” Bilimsel olarak kanıtlanmış annelik halleri bunlar. Tüm anneler
yaklaşık aynı şeyleri yaşamıştır. Ben ilk bir hafta sadece kafamdan geçen şey
“bu bebek benim bebeğim mi?” şeklindeydi. Sanki kırk yıllık anne edasıyla
soğukkanlı bir şekilde herşeyiyle ilgilenmek içgüdülerin hareketlenmesi ile
ilgili. Durum belirlendi, beyin uygun pozizyonu aldı ve annelik içgüdüleri yükleniyor…...
İlk döneminize göre düşük
yapma riskiniz baya azaldı. Hamileliğinizin ikinci döneminde birçok kadında olduğu
gibi biraz daha rahat bir döneme giriyor olabilirsiniz, sabah bulantılarınız ve
bitkinlik haliniz biraz daha azalabilir. Bebeğinizin
doğumuna aylar olsa da göğüsleriniz ve süt kanallarınız emzirmeye hazırlanıyor.
Yakında “Kolostrum adı verilen sıvıyı üretmeye başlayacaklar. Bu sıvı
besinlerle dolu ve bebeğinizi ilk besleyecek ve onu koruyacak süt. Vajinal
akıntınızın arttığını gözlemlemiş olabilirsiniz. Bu tamamen normal bir durum ve
hamileliğiniz boyunca artarak devam edecek. Bu akıntı östrojen artışından ve
pelik bölgedeki kan dolaşımının hızlanmış olmasından kaynaklanıyor. Önemli bir
amacı var: Doğum kanallarını enfeksiyonlardan korumak ve sağlıklı bakteri
sayısını dengelemek.
Şimdi biraz kolostrumdan
bahsedelim. Mucize dediğimiz şeyin adı diyebiliriz. Yeni doğan bebeğin ilk
haftasında tüm ihtiyacını ideal karşılayacak olan süt, kolostrumdur.
Kolostrum,
bir diğer adıyla da “Ağız sütü” olarak ifade edilen emzirme başlangıcında gelen
ilk süttür. Kolostrumun içeriği henüz gebelik döneminde anne vücudu tarafından
hazırlanmaya başlar. Doğumun ardından salgılanan bu ilk süt kıvamlı, yoğun, az
ve sarı bir süttür. Bebek emdikçe aldığı kolostrum miktarı, bebeğin mide
büyüklüğüne eş oranda ve ideal miktardadır. Bu miktar, aşağı yukarı 1, 2 ya da
3 kaşık kadardır. Salgılanan kolostrum, ilk 3-5 günün ardından olgun süte
dönünceye kadar yaklaşık 3 kaşık gelir. Bu nedenle, anneler bu ilk günlerde
gelen sütün bol ve akışkan olmadığını tecrübe edebilirler.
Kolostrum
yapısı itibariyle, yeni doğan bebeğin sağlıklı gelişimine hayati katkılar
sağlar:
1) Bağırsak florası: Kolostrum özelliği itibariyle bebeğin henüz
gelişmemiş bağırsak florasının gelişimini destekler. Bağırsak florası, bebeğin
savunma sistemi için önemli bir görev üstlenen bakteriler topluluğudur. Yeni
doğan bebeğin bağırsaklarında henüz bu flora gelişmemiş düzeydedir. Yapılan
incelemelere göre vajinal yolla doğan bebekler, bebeğin bağırsak florasının
gelişimi için önemli olan bu bakteri kolonileriyle annelerinin anüsünde bulunan
aşina oldukları bakteriler sayesinde tanışmaktadır. Ancak, bu durumda sezeryan
yoluyla dünyaya gelen bebekler ise, doğumdan sonra derhal annelerinin tenine ve
memesine konduklarında nispeten avantajlı bir duruma gelebilecekleri
düşünülmektedir. Annede bulunan dost bakteriler, bebeğin savunma sisteminin
gelişimi için eşsiz bir öneme sahiptir. Bebeğin bağırsak florası geliştikçe
bağırsak pH’ı asidik bir hale gelerek, zararlı bakterilere karşı savunma
sistemi gelişmeye başlar ve bu sayede de sindirim sistemi olgunlaşır.
2.) Sindirim Sistemi: Yeni doğan bir bebeğin sindirim sitemi,
bağırsak florasında olduğu gibi henüz gelişmemiştir. Bağırsakta hücreler
arasında olması gereken sıkı bağlantılar (tight junction) henüz kapanmamıştır;
yani, bağırsak duvarında belirli açıklıklar bulunur. Bu açıklıklar bebek
büyüdükçe kapanacaktır. Geçirgen bağırsak yapısı olarak da ifade edilen bu
açıklık nedeniyle, hastalıklara neden olabilecek patojenik yapıdaki bir takım
bakteriler sindirim yolundan geçebilirler. Yeni doğan bebeğin özellikle ilk
haftalarda enfeksiyon riski taşıdığı kabul edilmektedir. Yapılan araştırmalara
göre, yeni doğanda septisemi ve menenjit, ağır morbidite (ölümcül hastalık) ve
yüksek mortalite (ölüm) oranları ile ilişkilendirilmektedir. Enterobacter
sakazakii olarak bilinen Cronobacter sakazakii'nin de yapay bebek formülü ile
beslenen bebeklerde enterokolitin yanı sıra, bebek sepsis ve menenjit
salgınları ile ilişkili olduğu görülmüştür. Özellikle, yenidoğan yoğun bakım
ünitelerinde yapay beslenen bebekler, en çok risk altında bulunan grup olarak
rapor edilmektedir.
3.) Mekonyumun Atımı: Bebeğin anne
karnında sahip olduğu kan özellikleri farklıdır. Bebek dünyaya geldiğinde anne
karnında sahip olduğu kan yapısı değişmeye ve yıkılmaya başlar. Bu yıkım sonucu
bilirubin maddesi açığa çıkar; yani sarı kan hücreleri artar. Bu artışın belli
sınırların çok üzerine çıkması, bebekte bir takım sağlık sorunlarına yol
açabilir. O nedenle de bebeğin vücudundaki bilirubinin dışkı yoluyla bir an
evvel atılması gerekir. Bebeğin ilk kakası mekonyum, gebelik döneminde bebeğin
bağırsaklarında biriken yeşil ve katranımsı bir yapıdadır. Mekonyumun vücuttan
hızla atılmasıyla bebeğin bilirubin seviyelerinin yükselme riskinin azaldığı
anlaşılmıştır. Kolostrum, yapısı itibariyle bebeğin sindirim sistemini
geliştirerek güçlendirir ve yeni doğan bebeğin sindirim sistemine uyumu
nedeniyle de hızlı sindirilir; bebeğin daha hızlı ve sık dışkılamasını sağlar.
4.) Bağışıklık Bileşenleri: Kolostrumun en önemli özelliği, dünyaya yeni
gözlerini açan bebeğin bağışıklık sistemine yaptığı katkıdır. Kolostrum
bileşimi, yüksek oranda protein, antikor ve immunoglobülin içerir.
Kolostrumundaki laktoz ve yağ oranları olgun süte kıyasla daha düşüktür. PH
değerlerinin yüksek olması nedeniyle de kolostrum yoğun bir yapıdadır. Kolostrum
aynı zamanda zengin bir E vitamini kaynağıdır. E vitamini, hücre zarlarını
oksidasyondan korur ve bebeğin intrapartum stres yaşamasına karşın anında
antioksidan koruma sağlamak için hazır bulunur. Bir diğer önemli savunma
güçlendirici laktoferrin değerleri olgun süte oranla kolostrumda daha yüksektir.
5.) Besin İçeriği: Kolostrumdaki besin içeriği, yeni doğan
bebeğin hazmına ve biyolojik yararlanımına uygun düzeylerdedir.
Yani
bebek için mucize diyebiliriz. Ayrıca, kolostrumun laksatif etkisinin
yumuşaklığı nedeniyle, mekonyumun zamanında hızlı bir şekilde atılması ve
bebeğin vücudunun temizlenmesine yardımcı olması bakımından alt bağırsak
üzerinde bir müshil işlevi gördüğü düşünülmektedir.
Günlük ne kadar daha
fazla yemeliyim?
Hem bebeğiniz için sağlıklı hemde kendiniz için
sağlıklı olmanızı düşünürken ne kadar yemeliyim sorusunu çok soruyor insan
açıkçası ben hamileliğimde 15 kilo alarak bitirmeyi hedeflemiştim. Genelde
sebze ağırlıklı beslenerek, bol balık ve et tüketmeyede gayret ettim. Özellikle
bana fayda sağlamayacak hamurlu şeyleri tüketmekten kaçındıyssamda 18 kilo
olarak 38. Hafta 3 günde doğum yaptım. 40 haftaı göresem demekki en az 20 kilo
almış olacaktım. Hamile olduğunuzda günlük 300 kadar daha fazla kaloriye
ihtiyaç duyabilirsiniz. Abur cuburu bırakın ve onun yerine bir bardak süt ile
birlikte yiyebileceğiniz kepekli bir tostu tercih edebilirsiniz. Kalori
hesabını tutmayın. Eğer sağlıklı besin tercihleri yapıyorsanız ve doktorunuz da
kilo alımınızdan memnunsa, sayılarla boğuşmanıza inanın gerek yok.
Benim için önemli besin kaynakları nelerdir?
Protein, kalsiyum ve demir sizi sağlıklı
kılacak ve bebeğinizin gelişimini destekleyecek en önemli üç besin kaynağıdır.
Protein: Günde 71 gram kadar almanız uygundur. Yağsız et, yumurta, süt
ürünleri, fındık, fasulye ve soya ürünleri protein bakımından zengin besin
kaynaklarıdır. Bu besinlerden günde 3 porsiyon, amacınıza ulaşmanıza yardımcı
olacaktır. Uzmanlar ne kadar ve hangi balığı tüketmeniz konusunda hala tartışmalarını
sürdürse de balık da protein açısından zengin bir besindir. Demir:
Her gün 27 miligram demir almanız, hamile kadınların sıklıkla karşılaştıkları
demir eksikliği anemisine yakalanma riskinizi düşürür. Hayvansal gıdalarda
bulunan demir, bitkilerden aldığınız demire oranla vücudunuzda daha kolay
emilir. En iyi besin kaynağı ise, yağsız kırmızı et! Eğer vejetaryenseniz ve
hiç et yiyemiyorsanız, ıspanak gibi sebzelerden ya da mercimek gibi
baklagillerden faydalanabilirsiniz. Eğer yeterli demir almadığınız düşünülürse,
doktorunuz size demir takviyesi
de yapabilir. C Vitamini demirin emilişini
hızlandırır. Dolayısıyla C Vitamini de bol miktarda tüketmelisiniz.
Turunçgiller, çilek ve tatlı biberlerde bol miktarda vardır. Kalsiyum: 4 öğünde
süt ürünlerinden alacağınız 1000 mg.lık kalsiyum, ihtiyacınız olanı
karşılayacaktır. Bebeğinizin kemik ve dişlerinin gelişimi için kalsiyuma
ihtiyacı vardır. Eğer o yeteri kadar kalsiyumu alamazsa, kemiklerinizde
depolanan kalsiyumdan beslenmeye başlar ve bu da sizi zor duruma sokar.
Dışarıdan vitamin takviyesi alıyorum, yine de
yediklerime dikkat etmem gerekiyor mu?
Evet!
Takviye vitaminler diyetinizdeki bazı boşlukları doldursa da sağlıklı
beslendiğiniz anlamına da gelmiyor. Öncelikle, hamilelik vitaminleri gün
içerisinde ihtiyacınız olan kalsiyumu size sağlamıyor. Aynı zamanda taze meyve
ve sebze tüketiyor olmanız, dokularınız açısından çok önemlidir. Eğer beslenme
konusunda bilgili ve sağlıklı bir kadınsanız, dengeli bir diyet
uygulamalısınız. İlk döneminizde ve doğumdan önce, yeterli miktarda folik asit
almanız gerektiği konusunda doktorlar hem fikir. Demiri de özellikle ikinci ve
üçüncü dönemlerinizde almanız gerekir.
Lif
takviyesi zamanı
Hamilelikte dengeli
ve besleyici besin tüketmeniz hem sizin hem de bebeğiniz için önemlidir. Lif
ise sindiriminize çok faydalı olacak besinlerden biridir. İki
çeşit lif vardır. Çözünmez lif organlardan parçalanmadan ve erimeden geçer;
diğer besinlerin de geçmesini sağlar. Diğer lif türü ise çözünebilirdir.
Bağırsakların fermente olmasını sağlar ve böylece sağlıklı bağırsak bakterileri
için iyi bir besin kaynağı oluşturur.
Lif sadece bitkisel
gıdalardan alınır. Çözünür ve çözünemez lifler genelde bir arada bulunur. Bu
bağlamda çeşitli lif kaynaklarından beslenmek iki türün dengelenmesini
sağlayabilir.
İyi çözünebilir lif
kaynakları:Çavdar, yulaf, arpa,
fasulye ve bakliyat
ve meyve ve sebzeler
Çözünemez lif
kaynakları : Buğday kepeği, Tam tahıllı gevrek ve ekmek, Kahverengi (Kepekli) pirinç, Meyve ve sebzeler, Tohumlar
Yorumlar
Yorum Gönder