Ana içeriğe atla

Bizim dünyamızın en önemli hikayesinin başlangıcı 04.05.2011 saat 11:27

Dünyanın belki en zor mesleği anne olmak. İmkansızlıklarla örülü olmasa bile bir çocuğa sahip olma hikayemiz umudun bittiği gün doğdu. Hani birşeylerden vazgeçtiğiniz anda bir umut doğar ya öyle bir hikayeydi benim hikayem.. Saat 11.27 sıralarında doğan 38+2’lik bir bebektin. İşime çok düşkün bir insan olarak resmiyette izinli olup evden çalışarak iş yetiştirmeye çalıştığım bir gecenin sabahıydı. Aslında iyiki gece yarısından sonra yemek yememişim çok acıkmış olmama rağmen. Sabah senin geleceğini bilmeden işe gidecektim. Ben son iki haftamı evde ayaklarımı uzatıp dinlenmeyi beklerken aslında hikayemiz çoktan başlamış bebeğim…

04.05.2011 sabahı 9 sıralarıydı. Baban yeni çıkmıştı ki işe gitmek için, geri çağırmıştım onu. Aslında en büyük heyecanımdı nasıl geleceğini bilememek… Yağmurlu bir günde su dolu keseni yırtarak ben geliyorum dedin bize..
Kendimi hastanede buldum. Yağmur yağarken dışarda hiç bitmeyecek gibi gelen yolun sonunda nihayet geliyordun. Uyandığımda ilk sorduğum şey “bebeğim iyimi?” cümlesiydi.
Hikayen ve hikayemiz böyle başladı… Anne baba olarak bizi seçtin. En güzel hikayeler seninle yazılsın.. Hep bizim kahramanımızsın… Çınarımızsın.. İsmin gibi uzun ve sağlıklı ol.. ayakların yere sağlam bassın aynı çınarın köklerinin toprağı kucakladığı gibi.
Doğduğun gün bizim için senin hikayen başladı ama senin dışında olanları bilmem için, o günün hikayeleri hazır. Bizim için dünyanın en önemli hikayesi başlarken, kimbilir bizim dışımızda neler oluyor bilmemi istedik… Hayat duramadan devam ederken bize katacaklarınla mutlu olmayı seveceğimiz güzel günlerin dileğiyle….

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaldır ellerini diyorsa hayat arkanı dönsen neye yarar, sırtından vurulmak bence teslim olmaktan daha acı

Bazen sadece teslim olmayı öğrenmek gerekir. Hayata teslim olmayı. Sen bağırsan da duymayan hayata bırakmak lazım kendini. Ne çıkar ki bundan.. Kaldır ellerini diyorsa hayat sana silahı doğrultana arkanı dönsen neye yarar. Sırtından vurulmak bence teslim olmaktan daha acı. Zaten konuşarak ikna edemezken kimseyi hayat mı sana inanacak. Bence bağıra bağıra değil susarak delirtmek lazım ikna edemediklerimizi… Dedim ya bazen teslim etmek lazım ruhu bedenin acısını hissetmeden… “Bırakmıyorlar İyi olamıyorum” diyor Dostoyevski doğru söylüyor bence. Dostlar biriktirebiliyorsun sadece bu hayatta en kıymetli. Bende kendime iyi dostlar edindim, sadece insanlardan değil kitaplardan da. Bazen insanların seni anlaması kitapların anlamasından zor oluyor. Ha tam işte bunu anlatmak istiyorum dediğim satırları seviyorum. Hafızamın sildiği anıları hatırlamaktan hoşlanıyorum. Dönüp dönüp kitaplığıma bakıyorum, ne çok satır biriktirmişim geçmişten kalan… Bazen herşeyi unutup sıkı sıkıya sarılma...

Avakadoyu Denediniz mi?

Avakadoyu denediniz mi hiç? Doğal bir o kadar da içeriği yoğun bir meyvedir. Avakadoyu süper yiyecek olarak adlandırılmasının sebebi içerisinde yaklaşık 20 vitamin ve mineral barındırıyor olmasıdır. Tropik iklime sahip bölgelerde özellikle Akdeniz iklimine sahip don olayı olmayan yörelerde yetiştirilen botanik bir meyve olup içinde tek bir tohumu bulunmaktadır. Akdeniz bölgesinde yetiştirilmeye başlanan avakado sadece yetişkinler için değil bebekler içinde tüketimi yaygın meyveler arsında yeralmaktadır. A,B,C,E ve K vitaminlerinin yanısıra potasyum, bakır, demir, magnezyum ve fosfor gibi sağlığımız için çok faydalı vitamin ve mineraller bolca bulunmaktadır.  Yapılan araştırmalarda Avakadonun kansere engel olduğu sonucuna varılmış, kemoterapinin yan etkilerini azatlığı görülmüştür.

Freud'un Kız Kardeşi

Etkileyici bir şekilde başlıyordu kitap. Adolfina Freud’un rüyası beni çok etkiledi.. Kitaptan alıntıyla başlamak istiyorum. “Çok yalnızım” dedi “ yanımda başkaları olsaydı bile yine yalnız olabilirdim” ama o bile yok. “Bak etrafta hiç kimse yok” “herkes burada” dedim Kafasını iki yana salladı “Hayır hiç kimse yok.” “Herkes burada” dedim “sadece onları araman gerek.” “Arıyorum” dedi ama “hiç kimse yok.”   “Ayrıca burası bomboş bak sadece ışık var ama başka hiç bir şey yok. Işık, yalnız ve etrafı boş olduğunda kaçması imkansız en korkunç hapishane gibidir, Çünkü kaçacak hiçbir yer yok. Her taraf ölü ışı ve içinde kimse yok.” “Herkes burada” dedim. “Ama sen kendine çok fazla baktığından diğerlerini göremiyorsun.” “Hayır dedi” Sigmund “Hiç kimse yok. “Belki de bu ölümdür. Sonsuz bir varoluş, bilinçli bir yalnızlık tamamen yalnız olmak. Ölümden sonra basitçe kaybolup yok olmam daha iyi olurdu. Bazen ölümden sonra öyle olduğuna inanıyordum. En korkunç cehennemin hayali bile...