Ana içeriğe atla

Bir Anne Neden Blog Açma İsteği Duyar?

Neden Yazmak İstedim?

Yazı yazma isteği çok farklı… Yazdığın zaman var olmayanı bile oldurursun, ben hem varolan anıları kaybetmemek hem de benim Çınar için birikecek anıları hatırlanabilir kılmak amacıyla yazmaya başlıyorum.  Aslında anlatmak yerine yazmayı seviyorum kalıcılığından daha çok üzerine uğraşılıp yapılmış bir iş olduğundan.

Çoğu zaman aslında biriktirdiğimiz anıları zaman geçtikçe unutuyoruz; İlk dişi ne zaman çıktı, ilk hastalığı neydi… yada ilk sözcüklerini nasıl söylemişti.. En çokta o söylerken güldüğümüz şeyleri unutmamak için yazmak gerek…


Çocuğumuz kendini bir birey olduğunu farkettikten sonra aslında herşey daha güzelleşiyor. Bir anne çocuğunun duygularının kendi içinde heran varolduğunu hissetmek ve bunu hep hatırlamak ister. Gündelik yaşantıda aslında o kadar gereksiz şeyleri akılda tutmak için çabalıyoruz ki;  kendi hayatımızda önemli olacak anları en derin yerlere gömüyoruz. Bu yüzden, benim için önemli olan ve bundan sonraki süreçte Çınarın bir birey olarak kendini ifade ettiği ve “işte bu” dediğim herşeyi sizlerle paylaşmak dileğiyle…

Ben Kimim?

Ben sadece anneyim… Diğer sıfatlarımın burada bir önemi yok benim için… Sadece yalın ve bir o kadarda basit olmak istiyorum. İnsanların birbirlerini farklılıklarıyla eleştirmediği, ortak bir noktada da buluşabildiği bir yerde hepimizin aslında aynı şeyleri yaşadığını hatırlatmak istiyorum…

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

  1. aramıza hoşgeldiiiin bloguma da hoşgeldiin. görüşürüz ki yineee. bloglara üye olmadan okuyom ama iyi okurum ki du sana arkadaş da getiririim genç anneeee :)

    YanıtlaSil
  2. hoşbuldukk. elbette görüşürüz.. Çoka ama çok sevindim gelişinize :))

    YanıtlaSil
  3. ay dur dur neşelendiririm burayııı ben zaten gelirim deee başka arkadaşlar da geliir. sonraaa, anneleri de getiririm. instana üye olamadım blogumdan üye olsanaa benim sağdaa :)

    YanıtlaSil
  4. üye oldum bile .))desenize baya keyifli olacak..
    burda heryer zevkle:) hepiniz bekliyorum.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Siz de Karküreyici Ebeveynlerden misiniz???

        Avustralyalı tanınmış çocuk psikoloğu Dr. Michael Carr-Gregg’e göre helikopter ebeveynliğin bir anlamda daha ileri bir versiyonu olan ve çocuklarının önüne çıkan her tür zorluğu ortadan kaldıran “kar küreyici” ebeveyn nesline geçtiğimizi söylemekle kalmayıp, bu konuda bizleri uyarıyor. Dr. Michael Carr-Gregg, X Kuşağı ebeveynlerinin çocuklarının hayatını çok kolaylaştırdığını, böylece çocukların karşılaştıkları problemleri kendileri çözemez ya da önlerine çıkan engelleri kendileri aşamaz hale geldiklerini söylüyor. Geçmişin sert, otoriter ve kuralcı ana-babaları nasıl oldu da yumuşacık oldular bilinmez ama b u kuşağın ebeveynleri çocuklarının önlerine çıkan engelleri ortadan kaldırarak, onların hayatını mümkün olduğunca kolay bir hale getirmeye çalışıyorlar. Bu ne kadar doğru düşünmek gerekli.!!! Ben ve benim gibi çalışan anne babalar yoğun iş yaşamları nedeniyle çocuklarına yeteri kadar zaman ayıramamanın sıkıntısı içinde. Bu sebeple beynimize psiko

Mutlu olan çocuk Başarılı olacak çocuk görüşündeyim.

  Çocuklarımızı ağlatmasak ne güzel olur değil mi?   Oğlumu bugüne kadar ödül / ceza yöntemiyle ya da korkutarak büyütmedim… Uzmanlarda bu konuda çelişiyor. Bazı uzmanlara göre çocuğun hatasını anlaması için ceza verilmeli, bazılarına göre ödül ve ceza sisteminin hiç işe yaramadığı aksine çocukların olumsuz davranışlarını bireye daha çok yerleştireceğini söylüyorlar. Ben çocuk gelişimi uzmanı değilim sadece farklı görüşleri olan uzmanların kitaplarını okuyorum ve kendime göre doğru olan davranış biçimini belirlemeye çalışıyorum. Benim tek bir amacım var Çınar’ın herşeyden önce hatta benden öte bile mutlu olması. Zaten tüm anneler böyle değil midir? Tabi ki bende zaman zaman sinirleniyorum, kızıyorum oğluma, ama nihayetinde kızdığım için özür dileyebiliyorum. Sonuçta ne olursa olsun Çınar da bir birey ve annesinin de kendisi gibi hata yapabileceğini biliyor.

Bazen sorgulamak için düşmek lazım düşlerden hayatın içine; gel- git yaşamak lazım, ama biz her gün sabahtan diğerine git- gel yapabiliyoruz ancak…

Bazen yaşamın anlamını sorguluyoruz ya, bence hiç cevap alamıyoruz. Tabi alamıyoruz diye sorgulamaktan vazgeçelim demiyorum ama ya deliler haklıysa… biz boş bir dünyanın hunisinin içinden geçiyorsak, ya zaman kavramı yoksa boşuna saatlere bakıp akşam olmasını bekliyorsak. Yada dünya yuvarlak değilde huni gibiyse; evrenden aşağı düştüğümüzü hissediyorsak. Aslında deli diye adlandırdığımız insanlara benim saygım sonsuz. Bizim olmadığımız bir boyutta kendi hayallerinde yaşıyorlar. Sadece şartlar onlara uygun değil. Bizim dünyamız onların dünyasından çok daha kirli, dağınık ve çekilmez. Sonuçta hepimiz nefes alıyoruz, dünya yuvarlakmış kareymiş kime ne? Yada biz göremedikten sonra uzaylılar var olsa olmasa kim gerçekliğine inanırki.? Bazen sorgulamak içinde düşmek lazım düşlerden hayatın içine; gel- git yaşamak lazım, ama biz her gün sıradan bir sabahtan diğerine git- gel yapabiliyoruz ancak. İçimize de atamıyoruz artık orası da doldu, e tabi trafik sadece yolda değil, beynim